Selda Bağcan'ın şarkısını herkes bilir.

Yaz gazeteci bir haksızlık varsa

Yaz gazeteci biri çalarsa

Yaz gazeteci biri susarsa 

Yaz gazeteci biri yanarsa .

Kaleminle zalimleri yen 

Yaşatmak için ol bir neden

Masum gariban giymesin kefen 

Sana güvenir bak bunca ezilen.

Aman gazeteci gel bizim köye.

Bizim halları da yaz.

Halkımız gazetelere ve gazetecilere öyle değer verir ki yazdıklarını hep doğru beller. Başının üzerinde yer verir. Uğur Mumcu gazeteciydi. Doğruların üzerine korkusuzca gitmeyi canıyla ödeyecek kadar korkusuzdu. Ali Kemal de gazeteciydi. İşgalcilerin ve padişahın düdüğünü çalıyordu, köprüde vuruldu, ihanetinin bedelini ödedi.

Foto1-3Gazetecilerin önünde iki yol var. Birincisi hiç kimsenin emir kulu olmadan, tarafsız biçimde işini yapmak, Basın Ahlak Yasası’nı unutmamak. İkincisi belli kişilerle bir olup, kesesini doldurmak, gününü gün etmek. Zor olanı hangisidir? Derseniz, adamına göre değişir, derim. Utanmayı, arlanmayı bırakmışsa bir gazeteci, birilerinin adamı olur, onun değirmenine su taşır. Böyleleri var mı, derseniz çok, pek çok derim. Siz de biliyorsunuz zaten adam gibi gazetecilik yapanlar, soruşturma üstüne soruşturma geçiriyorlar. Adliye koridorlarından eksik olmuyorlar. Hatta bir kısmı, hala cezaevinde çile çekiyor. Savaş muhabirliği de zor olanı. Her an burun buruna ölümle onlar. Hangi dalda olursa olsun, gazetecilik zor zanaat dostlar. Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel örnekleri önümüzde. Can Atalay'ın durumu belli, İsmail Saymaz ev hapsinde.

Nereden çıktı bu gazeteci konusu, diyeceksiniz. Geçen akşam bir film izledim. Adı, İlk Öpücük'tü. Gazeteci bir kızın, yazı işlerinden muhabirliğe geçişi anlatılıyordu. Patronun tavrı çok kötüydü. Şu kadar sürede, haber önüme gelmezse, sizi kapının önüne koyarım, diyordu. Muhammed Karaçay'dan okumak için aldığım, Turgay Noyan'ın ‘Gazeteci objektiflerin ardındaki dünya’ adlı kitabı da tuz biber ekti. Sanırım değişen bir şey yok. Bir gazetenin yayın yönetmeninin,  bir sürü çalışanı nasıl kovduğu da anlatılıyor.  Aslında kitap çok güzel. Gazetecilerin çalışma koşulları, şakalaşmaları, haber atlatmaları, ilginç haberlerle dolu. Okurken çok keyif aldım. İlkokulu bitirdiğim yaz, gazeteci oldum. Onu da bir gün anlatırım.

Düşündüm de bir gazete patronu veya genel yayın yönetmeninin bir kişiyi kovması çok kötü. 

Peki geçtiğimiz günlerde TRT'nin yaptığına ne diyeceksiniz? Aybüke Pusat boykot çağrısı yaptığı için diziden kovuldu. Tarafsız olması gereken kurum, her zaman olduğu gibi tarafını belli etti. TRT tarafsız olmalıyken bir tarafı hiç görmüyor, duymuyor bir tarafa da teleskopla bakıyor, suç işliyor. Halkın paralarıyla var olanlar, halkın sorunlarını görmüyorlar. Pazardaki yangını görmezden geliyorlar.

Ülke ekonomisi, dış ve iç siyaseti, adaleti, topyekün çuvalladı. Bazen, yaparım sandığın işte, başarısızlığa uğrarsın, o işi başaramazsın, yapamazsın. Çuvallamak budur. Ama bir konuda çuvallarsın, başka konularda, zamanlarda, başarırsın.Sürekli çuvallıyorsan, problemlisin demektir. 

Cumartesi günü İzmir'e gittik. Bize ne demeden izin verin anlatayım. 1 Mart'ta kaybettiğimiz bacanağım Hüseyin Özgür'ün torununun, nişanı için önceden ayarlanmış salon ve hazırlıkların olduğunu biliyorduk. Kız isteme ve nişan yapılacak, kız isteme işini dede yapacakmış. Ömrü yetmedi. Görevi bana verdiler. Dersime çalışayım dedim, çalıştım da. Beklenen saat geldi. Mekana girdiğimizde, kızın yakınları çok sıcak karşıladılar. Mordoğan'da Alya adlı bechte.Neyse uzatmayayım, konuşma sırası geldi.

DugunBu konuşmayı, bacanağım Hüseyin Özgür'e vekaleten yapıyorum, inşallah bizi görüyor, duyuyordur. Gençler birbirlerini tanımışlar, arkadaş olmuşlar, sonra çok iyi arkadaş olmuşlar, sonunda da sevgili olmuşlar.

Aynı yağmurda ıslanmak, aynı şarkıyı söylemek, aynı evde yaşamak kararı almışlar. Ben kızınızı istemiyorum. Kızlar bir mal bir eşya değil ki istensin. Özgür bireyler. Damat adayının, annesi babası, onay verdikleri için buradalar, Ben siz yakınlarından, bu birlikteliğe onay vermenizi istiyorum. Deyip yüzlerine baktım.

Kızın babası Mehmet Bey: Hayırlısı olsun, onlar anlaşmışlar, mutlu olsunlar onay veriyorum. Deyince alkışladık. Sonra kızın dedesi yüzüklerini taktı.

 Bunu  niçin anlattım ?Yaşadığımız çağda kadınları, kızları birer emtia olarak görmeyi bırakıp, saygı duymalıyız, kız isteme tabirini de bırakmalıyız.

Bu konuşmadan sonra orada bulunanların özellikle kadınların ve kızların gözlerinin parladığını gördüm.

KurultayEve dönünce Ankara'daki CHP kurultayına, Bülent Nuri Çavuşoğlu'nun Divan Başkanlığı yapacağını öğrendim. Çok mutlu oldum. Büyükşehir belediye başkanımızı ve kadrolarını beğenmeyen kişiler olsa da işlerini iyi yaptıklarını biliyorduk. Başkan Özgür Özel'in Bülent Nuri Çavuşoğlu'na bu görevi vermesi, duyduğu güvenden kaynaklanıyor. Pazar günü Divan Başkanı olarak çok güzel konuşup çok güzel yöneticilik yapmasından onur ve gurur duydum. Denizli'nin siyasette ağırlığı olmasından hep mutlu olmuşumdur. Adnan Keskin'in genel sek-reterliği ve bakanlığı, Nihat Zeybekci'nin bakanlığı, Gülizar Biçer Karaca'nın parti meclisi üyeliği, meclis başkan vekilliği unutulmaz başarılar arasında yer aldı.

Temmuz-1Bundan sonra ne gibi güzellikler başarılar yaşanacağını bekleyip görelim, diyorum. Dünya yakışıklısı oğlumuz Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Temmuz Akyol'un ve aynı kötü kaderi paylaşan tüm arkadaşlarının bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum ve istiyorum. Düşünebiliyor musunuz? Kırılan gözlüğünün yerine yenisini ulaştırmak da zorluk çekilmiş, kitapları zor ulaştırılmış. Temmuz’un kitapları ulaşmış, diğerlerinin durumunu bilmiyoruz. Gençler en yüksek puanları alarak bu üniversitelere girmişler. Bu gençler bizim geleceğimiz. İlerleyen yıllarda ülke yönetiminde söz sahibi olacaklar, bu ülkeye ve millete hizmet edecekler. Sınavlarına girememeleri devre kaybına uğramaları kime ne yarar sağlayacak? 

Yeni nakil olduğum bir okulda iki öğretmenin ağzından duymuştum, annem babam beni . . .’nın çocuğuna sınıf geçireyim diye mi okuttu. Çok şaşırdım. Peki sınıfta bırakman için mi okudun, dedim. Asıl olan kendini dev aynasında görmeden insanları aşağılamadan görevini yapmaktır. Hiçbir anne baba, oğlunu, kızını, göstericilere gaz sıksınlar, dövsünler, işkence yapsınlar, diye okutmaz. Hiçbir anne baba, oğlunu, kızını, birilerine maşa olsunlar diye okutmaz. Memlekete, millete iyi hizmet etsinler, huzurlu, ekonomileri düzgün yaşasınlar, diye okuturlar. İnsanlar ikiye ayrılır: İyi insanlar, kötü insanlar. Siz hangi taraftasınız. Üzerinde düşünün lütfen! 

Hoşça kalın, dostça kalın, iyi insan kalın.