Toplum yozlaşmaya, kurallar çiğnenmeye, hukuk sümen altına alınmaya başladıysa bilin ki o toplumda arsızlar yüzsüzleşmiş,  hırsızlar kibarlaşmış, zalimler adalet dağıtmaya başlamıştır. Artık kimin haklı kimin haksız, kimin dürüst kimin sahtekâr olduğunu anlamak güçleşir. Nezaketin horlandığı,  zorbalığın baş tacı edildiği bir ülkede yaşıyorsunuz demektir.

Egemen sınıfın hükümranlık sürdüğü her devir ve alanda zorbalık ve tehdit dilini görmek mümkündür. Siyasetçi, iş adamı, bürokrat, asker, sivil ve mafyanın yanı sıra bu güç merkezlerinden "kuvvet olan" ikincil hatta üçüncül baskı grupları kendi toplumlarına karşı tehdit dilini kullanırlar. Maalesef bu istenmeyen durum, insanlık tarihi boyunca süregelmektedir.

Hakkında yolsuzluk, hırsızlık iddiaları kol gezen, namussuzluk haberleri ayyukaya çıkan bir toprak ağasına şimdiye kadar kim ne yapabildi ki?...

Yakın zamanda Yenidoğan Çetesi, İstanbul'da Cumhuriyet Başsavcısını makamında tehdit etti, üstelik bu tehdit edenlerin içinde avukatlar da vardı. Bu olaylar, bu ülkede ilk defa yaşanmıyor ki...

Yıllar önce Türk Bank skandalında, bir iş adamı mafya tarafından tehdit edilmiş, ihaleye fesat karıştırıldığı gerekçesiyle Meclise verilen gensoruyla hükümet düşürülmüştü. Dönemin Başbakanı Yüce Divan'da yargılanmış ve bu olaydan hüküm giymişti. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Egemen sınıfın himaye ettiği mafyavari yapıların, taşra kabadayılarının ve şımartılmış kravatlı berduşların tehdit dilini hoyratça kullanması, "görünmeyen gücün" bu yapılara  sağladığı imtiyaz ve özgüvenle açıklanabilir. Bu durum, hukuk garabetini ve sosyal adaletsizliği ortaya çıkarır.

"Benim hakkımda şunları yazmışsın. Derhal onları kaldır! Yoksa!.." diye tehdit eden "değersizler"in arkasında,  güvendiği o dağlar olmasa bu adamlar, bu tehdit dilini bu kadar rahat kullanamazlar! Hani meşhur bir söz var: dananın  kalgıması (zıplaması) anasının sütündendir.

Muhtedirler, çoğu zaman yalın hakikat yerine etraflarındaki dalkavukların laf ebeliklerine kulak kabartıyorlar. Olmayacak işlerin olması ya da toplumsal tepkiye rağmen bunca "sevimsiz"in ısrarla bir yerlere getirilmesi, liyakatlinin değil "itaatkâr"ın sahiplenilmesi, milletle inatlaşma gibi görünse de aslında dalkavukların bu işlerde ne kadar mahir olduklarını göstermesi bakımından ibretlik olaylardır.

Spinoza, insan karakterini bozan üç illetten bahseder. "Birincisi bedensel zevklere düşkünlük, ikincisi mal mülk sevdası, üçüncüsü ise birilerine şirin gözükmek için arzulanan itibar hırsıdır." Bunların en tehlikelisi itibar hırsıdır. Çünkü hırsları kendilerinden önce giden aceleciler hiçbir zaman iflah olmaz!

Bu üç illeti iç dünyasında gizleyen riyakârlar; para, makam, mal-mülk ve dalkavukluğu birbirine meczederek bambaşka bir kimlikle toplumun karşısına çıkarlar. Artık onlar "dürüst, namuslu, beyefendi, yardımsever bir işadamı ve güçlü bir siyasî figür" olarak hafızalarda çoktan yerlerini almaya başlamışlardır.

El etek öperek bir yerlere gelen itibar devşirmecisi, etraftakilerin kendine saygı göstermesini ister. Toplumun "zatına" (!) itibar etmediğini görünce çılgına döner, kontrolden çıkar, ağzı köpürerek tehdit dilini kullanmaya başlar. Nezaket yoksunu bu değersizler,  zaman içinde despotlaşarak toplumun üzerinde baskı kurmaya çalışırlar. Ülkede mevsimler değişir, meteorolojiyi değişir, güç ve iktidar sahipleri değişir; fakat dalkavukların devr-i saltanatı değişmez! Çünkü onlar gelene ağam gidene paşam derler!

Aziz Sancar, "Gelişmek ile zenginleşmek farklı şeylerdir. Mesela Araplar zengindir; ancak gelişmiş değillerdir. Biz de Araplara özeniyoruz. Gelişmek değil zenginleşmek istiyoruz. Bu yüzden bilgili ve kültürlü değil, paralı ve nufüzlu insanlara saygı duyuluyor bu coğrafyada." diyor.

Bu ülke, tarih boyunca güç zehirlenmesi yaşamış paşalardan, mültezimlerden, toprak ağalarından, beyzâdelerden, kazan kaldıran yeniçerilerden, militarist darbecilerden,  imtiyazlılardan, ulaşılmaz ve dokunulmaz zannedilen seçkinlerden, muhterislerden ve onların şımarttığı alaturka dalkavuklardan çok çekti.

Yozlaşmanın zirveye çıktığı dönemlerde torpille işe girenler, ömür boyu alacakları maaşın haram olduğunu bilmezler mi?! Selamlama seremonisinde bir yerlere mesaj  gönderen sütlü keçinin mor oğlağına ne demeli?!

Allah, Kur'an'da "Siz kendi iç dünyanızı değiştirmedikçe biz sizi değiştirmeyiz" diyor (Ra'd, 11; Enfâl, 53). Bir toplumda köklü zihniyet değişikliği gerçekleşmedikçe haksızlıklar, yolsuzluklar, çürümüşlükler bitmez!

Canınızı sıkmayın. Bir gün zihniyet de düzelir adalet de elbet!... Kalın sağlıcakla.