“Hafıza-i Beşer, nisyan ile maluldür.” Şair Muallim Naci’nin ünlü sözü sanki bu dönemler için söylenmiş! İnsanların belliği gibi, toplumların da bir belleği olduğu gerçeği bulunuyor.
İnanan ya da inandırılan kitleleri bundan vazgeçirmek neredeyse olanaksız.
Bu yüzden, toplumlar ayrıştırılıp kutuplaştırılarak yönetenlerin çıkarlarına uygun ortamlar oluşturulmaktadır.
Türkiye’de bugün yaşanılanlar kısa sürede oluşmuş değil.
Uzun yılların birikimi, son dönemlerde yaşanılan sosyal gerçeklerle tetiklenmiştir.
Yakın geçmişe şöyle bir bakalım:
KANAL İSTANBUL…
Konu yeni değil belki ama, gündemden hiç düşmedi.
Belediyelere yapılan operasyonların nedenleri arasında bunu konunun
en başta olduğunu düşünmek hiç de yabana atılamaz. Çünkü, Kanal İstanbul
Projesinin kapsamındaki arazilerin başta Araplara olmak üzere büyük ölçüde satıldığı iddiaları yıllardır konuşulmaktadır.
TEĞMENLER ve MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!..
Türkiye’nin gündemini aylarca ciddi biçimde belirlemiştir. Pek çok konuda olduğu gibi, bu konu da kutuplaşma gerilimi yaşanmıştır. Bilinen kurum ve çevreler, konuyu farklı boyutlarda ele alıp işlemiş durmuşlardır.
DİPLOMA…
Bu konu da yıllardır, özellikle Cumhurbaşkanı üzerinden tartışma konusu yapılmış; sık sık gündeme getirilmiştir.
Daha sonra, birdenbire İmamoğlu üzerine kaydırılan diploma konusu “iptal” ile sonuçlanmıştır. Sonuçlanmıştır ama başka gelişmelerin de başlangıcı olmuştur.
Aday oylaması, imza kampanyaları, mitingler derken konu bambaşka boyutlara taşınmıştır.
Gözaltı ve tutuklamalara geçmeden önce, Cumhur İttifakı bileşenlerinin
İki büyüğü, DEM’le görüşmelere başlamış ve hatta olayın boyutu terörist başının TBMM’ne gelip konuşabileceği noktasına kadar taşınmıştır. Bu da yetmemiş olacak ki Cumhur İttifakının 2. ortağının lideri Terörist başını
“Kurucu önder” olarak açıklama becerisini göstermiştir!
Mitingler, demeçler, toplantılar, kampanyalar… derken, Üniversiteli gençlerin de gelişmeler duyarsız kalmamaları ve katılım sağlamaları olaya yeni bir boyut getirmiştir.
Eylem alanlarında, eylemcilere ve özellikle de gençlere karşı gösterilen biber gazı ve su sıkılması, iddialara göre, plastik mermi kullanılması… gibi
Girişimler kamuoyunun duyarlılığını fazlasıyla güçlendirmiştir.
Gözaltı ve tutuklamalar da gelişmelere tuz biber olmuştur.
Bunlara koşut olarak gazete ve gazetecilere karşı uygulanan kapatma, para cezaları, gözaltılar, kimi yasaklar, tutuklamalar… da, gerilimin tırmanmasına ve eylemlerin taraf bulmasına yol açmıştır.
“Kayyum demokrasisi” giderek tırmandırılıyor, seçimler itibarsızlaştırılıyor.
Muhalefet giderek etkili ve coşkulu eylemlerinin karşılığını halktan alırken,
İktidar ikilisi de tehdit ve sertlik içeren tavrını tırmandırmaktadır.
Güç, kimde olursa olsun, kontrol altında olmalı. Hani denir ya, kontrol güç,
Güç değildir.
Bu yaklaşım şunu da anımsatmıyor mu?
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner!
Tarih boyunca bitmeyen, sona ermeyen bir egemen güç var mıdır?
Ne büyük medeniyetler, devletler, imparatorluklar zaman içinde yerle
yeksan olmuş ve yerlerini başkalarına terketmişlerdir…
Çok sayıda üniversite öğrencisi gencin gözaltında ve tutuklu olması halkın vicdanında büyük bir tepki yaratmış; eylemlerin büyümesine ve sürmesine yol açmıştır.
Geleceği çalınan ya da çalınmak istenenlerin başta kendileri ve aileleri, yakınları, duyarlı kamuoyu konuya duyarsız kalmayacaklarını ve giderek yaklaştığı düşünülen erken bir seçimde de gereğini yapacakları
anlaşılmaktadır.
DİZELERLE MERHABA
----------------------------
Koptu evren
Üşenmedi buluştu uyanmışlarla.
El ayak,
Hınç oldu yumruklar…
Bir ağız oldu binler
Tek yürek.
Elde avuçta hatta yürekte
Suskunluk patladı patlayacak.
Bir ulusal uyanış geliyor,
Tüm ülkeyi kucaklayacak.
ÖZ:
KısaCUK
-----------
Korkaklar,
Sadece kendi aynalarına bakarlar!
ÖZ.