Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belli periyotlarda bütçe verileri açıklanır. 2025 yılı Ocak ayında merkezi yönetim bütçesi 139 milyar 259 milyon TL açık verirken, 23 milyar 759 milyon TL faiz dışı fazla verdiğini görüyoruz.Bu veri, hem negatif hem pozitif. Çünkü 2024 ocak ayında merkezi yönetim bütçesi 150 Milyar 719 Milyon TL açık vermişti. Merkezi yönetim bütçe giderleri 2025 Ocak ayı itibarıyla1trilyon 56,3 milyar TL gerçekleşirken geçen yılın aynı ayına göre yüzde 37,6 artış görüldü.

     Açıklanan rakamlar 2025’te merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen ödeneğin yüzde 7,2’sinin kullanılmış olduğunu gösteriyor. Yılın ilk ayında bütçe giderleri yüksek seyrine devam ediyor. Bütçenin gider tarafında ağırlığı olan harcamaların alt kalemlerini incelediğimizde Ocak’ta personel giderleri, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 38 artış gösterdiği, cari transferlerde ise yüzde 43 artış yaşandığı görülüyor. Ocak ayında bütçe gelirlerininise 917,1 milyar TL gerçekleştiği, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 48,6 artışyaşandığı görülüyor. Bütçe içindeki gelirin alt kalemlerini vergi türleri itibarıyla incelediğimizde en önemli gelirlerin gelir üzerinden alınan vergilerinden sağlandığı görülmektedir. Bunların çoğunluğu ise ücretli olarak çalışanlardan kaynağında vergilendirme yoluyla sağlanmaktadır. Diğer taraftan ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergilerin payının bütçe içindeki ağırlığını koruduğu görülüyor.Bu arada maliye, hem yaygın yoğun incelemelere devam ediyor, hem de vergi tahsilatını artıracak her türlü çalışmayı yapıyor.

     2024, enflasyonla mücadelede önemli adımların atıldığı bir yıl oldu. Türkiye dezenflasyonist sürece girse de aylık enflasyon beklentileri halen arzu edilen seviyelere düşürülemedi, lakin şubat ayı enflasyonu beklentilerin altında %2.27 olarak açıklandı. Baz etkisiyle yıl bazında düşüş de devam ediyor. Yıllık enflasyon yüzde 40’ın altına indi. Bu durum Türkiye ekonomisinin enflasyonla mücadelesürecinin devam edeceğini gösteriyor. Geride bıraktığımız yılda bütçe açığının enflasyon üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığını gördük. Seçim ve deprem harcamaları gibi faktörler bütçede büyük bir yük oluştursa da bu harcamalarınönümüzdeki dönemlerde bütçe içindeki ağırlığı giderek azalmaya devam edecektir. Bu nedenle 2025 yılında enflasyonla mücadelede para politikasının maliye politikasıyla tam bir eş güdüm içinde ilerlemesi ve bütçe disiplini yoluyla enflasyona düşüş yönünde pozitif katkı sağlamasıönem arz ediyor. Özellikle 2025 yılının bütçe açığı maastricht kriterlerine yakınlaşması ülkemiz açısından olumlu bir gelişme olacaktır.Söz konusu veriler birlikte değerlendirildiğinde 2025 yılında bütçe tarafında tasarrufların önceliklendirilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.

     TCMB verilerine göre 2024 yılının dördüncü çeyreğinde Türkiye genelinde, bir önceki çeyreğe göre yüzde 7,3 oranında artan ticari gayrimenkul fiyat endeksi, birönceki yılın aynı çeyreğine göre nominal olarak yüzde 37,6 oranında artmış, reel olarak ise yüzde 6,2 oranındaazalış gerçekleşmişti. Diğer yandan konut fiyat endeksinde ise 2025 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 4,7 oranında artarkenbir önceki yılın aynı ayına göre nominal olarak yüzde 31,9 oranında artış, reel olarak ise yüzde 7,2 oranında azalış gerçekleşmiştir.Hem konut hem ticari gayrimenkul fiyatlarında reel düşüş olduğu görülüyor.Konut fiyatları ile birlikte değerlendirmemiz gereken bir diğer veri konut satışlarıdır. TÜİK’in açıkladığı verilere göre Türkiye genelinde konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %39,7 oranında artarak 112 bin 173 olarak gerçekleşti.Böylece konut satışlarında Haziran 2024 yılından bu yana en düşük seviye gerçekleşti.İpotekli konut satışları Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %182,8 oranında artış kaydedildi. Konut kredilerinde yüksek seyrin devam etmesi ve kredilerde belirgin bir değişim görülmemesine rağmen son dönemde ipotekli satışlar yıllık bazda yükselme eğiliminde olduğunu görülüyor. Bu durum reel olarak gerileyen konut fiyatlarında önümüzdeki dönemde artış yaşanacağı beklentisinin olduğunu gösteriyor.  Bunun yanında yine önümüzdeki dönemde TCMB’nin faiz indirimlerine devam edeceği yönündeki beklentiler reel olarak gerileyen konut fiyatlarında canlanma eğiliminin görüleceğine işaret ediyor. Dolayısıyla her ne kadar konut fiyatları talebe bağlı olarak şekillenecek olsa da mevut dönemde konut talebinin artış eğiliminde olduğunu ifade edebiliriz.

    Gerek konut ve inşaat ve gerekse diğer sektörlerin hareketlenmesinde finansman maliyetleri büyük önem taşıyor. Ocak ayı enflasyonu her ne kadar beklentiler üzerinde gelse de Şubat ayı enflasyonunun o ölçüde gerçekleşmeyeceği hepimizin normal beklentisiydi ve öyle de oldu. Enflasyona paralel yön verilen politika faizinde 6 mart para kurulu toplantısında beklendiği gibi 250 baz puan bandında indirim yapılarak politika faizi 42,5 a çekildi. Bu arada merkez bankası, enflasyondaki yıllık bazda düşüş kadar kredi limitlerini genişletme eğiliminde olacak diye tahmin ediyoruz. Yaklaşık yüzde 3 kadar. Yıllık enflasyonun yüzde 39 lara indiğini ve politika faizinin 42.5 seviyesinde olduğunu gördüğümüzde, merkez bankasının eli halen güçlü. Bu da piyasalara olumlu yansıyacaktır. Son tahlilde şunu da ifade etmek zorundayız. Başta ABD olmak üzere küresel ölçekte enflasyon tehdidi tam olarak ortadan kalkmış değildir. Uluslararası merkez bankaları da temkinli adımlarına devam etmektedir. Merkez bankamızın enflasyon revizesi de bundan kaynaklanmıştır. Piyasa aktörleri de buna göre hareket etmelidir.