Denizli’de çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Denizli Kadın Platformu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü çağrısına yüzlerce kadın yanıt verdi. Gazi İlkokulu önünde bir araya gelen kadınlar, darbukaları ve pankartları ile Çınar Meydanı’na yürüdü. Kadına yönelik şiddetin hatırlatıldığı, kadınların taleplerinin yer aldığı pankartlar taşıyan kadınlara siyasiler de destek verdi.
Yürüyüş boyunca ritim grubunun darbuka çalarak coşturduğu kadınlar, hem sloganlar attı, hem de dans ederek gönüllerince eğlendi.
Kadınlar adına açıklamaya, Denizli Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Ayşegül Odabaşıoğlu yaptüı. Dünya Kadınlar Günü’nün tarihsel geçmişini hatırlatan Odabaşıoğlu, günün kadın direnişinin simgesi olduğunu dile getirdi.
Odabaşıoğlu, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girdiğimiz bu dönemde mücadelelerle kazanılmış haklarımıza saldırıların en üst perdeden sürdüğü, her platformda kadınlara yönelik akıl almaz uygulamaların toplumsal yaşama geçirilmeye çalışıldığı, kutsal aile propagandaları ile kadının erkek egemen zihniyete mahkum edilmeye çalışıldığı, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin kanıksandığı, resmi nikah hakkının dini makamlara devredildiği, çocukların yaşam ve eğitim hakları ellerinden alınarak çocuk evliliklerinin normalleştirilmeye çalışıldığı toplumsal cinsiyetçi politikaların eseri olan ayrımcılık, eşitsizlik ve şiddete karşı mücadele etmekteyiz” dedi.
Kadına yönelik şiddetin son bulması çağrısı yapan Odabaşıoğlu, “Siyasi iktidarın aile yılı ilan ettiği 2025 yılının ilk iki ayında 49 kadın cinayeti işlendi, 53 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Onlarca, belki de yüzlerce kız çocuğu evlenmeye zorlandı; 2024 yılı resmi verilerine göre 9.971 çocuk evlendirildi. Evlendirilen çocukların 9.354’ü kız, yalnızca 617’si erkek! 6284 sayılı Yasa’yı ‘reform’ tartışmaları, Medeni Kanun değişikliği tartışmaları, nafaka hakkı tartışmaları ile kadınların elde ettiği kazanımlara el uzatılmakta; cinsiyet temelli işbölümü adı altında ev işleri, yaşlı ve çocuk bakımı kadınların omzuna yüklenmektedir.
Kadınlar bakım yükleri yanında sermaye tarafından da güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerine maruz bırakılmaktadır. Siyasi iktidarın gerici söylemleri; kadınları toplumdan uzaklaştırmaya, kamusal alandan özel alana çekmeye, evlerine hapsetmeye çalışan politikaları; ataerkil sistemin güç ve iktidar ilişkilerinin her gün yeniden üretilmesi, sermaye devlet ve erkek egemen sistem üçgeninde kadın “aile değerleriyle” kutsallaştırırken, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin her geçen gün daha da derinleşmesi, mücadele gücümüzü birleştirmemiz gerektiğini bir kez daha göstermektedir.
Kadınların işgücüne katılımının önündeki en büyük engellerden olan ve kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak herkesin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır” dedi. HABER MERKEZİ