BÜTÜN MESELE OLMAK

“Olmak ya da olmamak,” diyor Shakespeare. Ama mesele sadece bu değil sanki. Daha içeride, daha derinde bir şey var…

Ömrümüzce pek çok şey oluyoruz. Çocuk OLuyoruz, yetişkin OLuyoruz, aşık OLuyoruz, inançlı OLuyoruz, varsıl-yoksul OLuyoruz, ağabey-abla-eş OLuyoruz… 

Harbiden OLuyor muyuz yoksa bize verilen adlar mı bunlar. Ya da taklidini mi yapıyoruz. Hani bizden öncekiler de olmuşlardı(!) ya o bakımdan, onlara öykünerek ya da onlar gibi oynayarak… 

İnce ayar düşününce geçmişten bugüne, atadan toruna herkes bir OLma oyunu içinde. Gerçekte OLMAK nedir farkında değiliz gibime geliyor. (Sihirli sözcük klavyeden fırlayıverdi.)

Neden taklit ediyoruz? Eh, kuş gördüğü yuvayı yapar. Bırakın benlik taklidini, insanoğlu yaşadığı evleri, evlerin içindeki dekorasyonu, üstüne giydiği kıyafetleri, yüzüne sürdüğü boyaları, konuşmaları, yazışmaları hepsini ama hepsini taklit eder. Sımsıkı bağlı olduğunu farz ettiği inancı bile bir taklitten ibarettir. Koro halinde şükreder, sürüyle amin der. Ve bu taklit ona öyle eğlenceli gelir ki özgünlüğünü unutur, biricik olduğunu unutur, yaratıcılığını unutur.

Biri mikrofon uzatıp “Kimsiniz,” diye sorsa, cevabı; ona başkalarının verdiği adı ve soyadı olur. Velev ki “Bunun dışında kimsiniz,” diye sorulsa bir süre gözüne far tutulmuş tavşan ürkekliği yaşar ve ardından olsa olsa mesleğini söyleyebilir. Çünkü kendilik hakkında pek bir fikrimiz yok.

Aynı soruyu kendimize soralım. Kimiz?

İnsanın taklit ettiği davranışlar dışında kimliğini ifade edebilmesi gerçekten çok güç. Zira derin benlik hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bir benlik inşası için eğitilmedik hiç birimiz. Hatta benlik meselesi şurada dursun, kendi öz yeteneklerimizi bile bilmeyiz çoğunlukla. 

Öyleyse eğitim adını verdiğimiz dev organizasyonun amacı ne? 

Şok olmaya hazır mısınız? Eğitimin tanımını veriyorum: İstendik davranışlar oluşturma süreci. İstendik davranışlar mı dedi o??? En iyi taklidi kim yapar mı demek istiyor? (Aslında höykürerek ağlamak geliyor içimden. Çünkü kitlesel papağanlar üretim çiftliklerine benziyor eğitim kurumları.)

Oysa ben yeteneklerinin farkına varmaktan daha ötede bir benlik inşasından söz etmek istiyorum. Daha derin, daha biricik… 

Her varlık nasıl TEKse, insan da bir tanecik. Her birey eşsiz ve benzersiz. Fakat bakıyoruz ki tüm dünya halkları fabrikasyon ürünler gibi birbirinin aynı…

Oysa hepsi ergenlik dönemlerinde farklı olduklarını, kimselere benzemediklerini ispatlamak için savaşmışlardı… Sonra… Eğildiler, büküldüler, bir hizaya getirildiler. 

Farkındalığınız yüksek, benlik bilinciniz diri olsun, diyeyim. Siz de hep bir ağızdan AMİN deyin bari :)